BREZİLYA

1.gün ( 10/08/13 )

9 Ağustos 20:20 de İstanbuldan kalkan uçağımız tam 4 saatlik uçuşun ardından Abu Dabi Havaalanına yerel saatle 00:30 da indi. Abu Dabi Havaalanı pek büyük olmasada sevimli bir mimariye sahip. Ayrıca ilk göze çarpan ayrıntılar havalimanı içinde çalışan görevlilerin bir çoğunun Endonezya, Bangladeş gibi ekonomik yönden zayıf  ülkelerin insanları olduğu görülüyor.
Havaalanı uzun sürecek beklemeler için standardı yüksek tutmuş. Tuvaletlerde su içilebilecek sebilleri var, boşuna küçük suya 2 dolar vermenize gerek yok. Ayrıca ücretsiz internet kullanabileceğiniz bir alan bulunuyor.


Burada geçireceğimiz 6-7 saatlik beklemede bizde bu imkanlardan faydalanmaya çalışıyoruz.

Havalimanı içinde bazı fiyatlar:

Bacardi 70 cc = 18 Dolar (Dutyfree)
Marlboro 1 Karton sigara = 21 Dolar (Dutyfree)
Küçük su = 2 dolar (Bekleme salonundaki restorant veya kafelerde)
Gayet doyurucu büyük bir tavuklu sandaviç = 8-10 Dolar.
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------

2. gün ( 10.08.2013 - 11.08.2013 )

Abu Dabi(Birleşik Arap Emirlikleri)' den kalkan uçağımız yaklaşık 16 saat sonra Sao Paulo(Brezilya)' ya yerel saat ile 16:30 gibi indi. Uçakta tanıştığımız hosteslere yolculuk detaylarımız ile ilgili biraz bilgi verince yolculuğun devamı için bize bol bol sandaviç verdiler :)) Havalimanına indikten sonra çok hızlı bir şekilde çantalarımızı alarak çıkışa yöneldik. Gümrükten çıkarçıkmaz çantalar Xray kontrolünden geçiyor, benim çantada 3-4 kg zeytin 2-3 kg deri tulum peyniri vardı. Xray kontrolünden sonra çantamın aranacağını ve karşıdaki masaya geçmem gerektiği söylendi. Masadaki görevli sadece peynirleri görebildi çantanın alt kısmında pek göze batmayan gizli bir bölüm var zeytinler oradaydı fakat birazda kalabalıktan olsa gerek çok detaylı incelemeden sadece peynirlere el koydular.  En azından zeytinleri kurtardığımız için şanslıyız diye düşünüyorum.
Ülkeye giriş çok kolay sadece isim-soyisim, uçuş no, pasaport no ve uyruğunuzun sorulduğu küçük bir form dolduruyorsunuz bu formu size gümrük geçişi sırasında veriyorlar formu doldurup görevliye uzatıyorsunuz ve pasaportunuza damga basılıp geçiş izni veriliyor, Tayland'a gidenler bilir Tayland'da vize istemiyor fakat orda doldurulan forum biraz daha detaylı.
Ülkeye girdikten sonra dışarı çıkıp birer tütün sarıp içiyoruz ne yapacağımızın bir planı yok. Biraz oturup havalimanına geri dönüyoruz, 1 gece burada kalıp ertesi gün Rio de Jenerio' ya geçmeyi planlıyoruz. Buralarda hava erken kararıyor. Saat 18:00 da karanlık çökmüş oluyor. Havalimanı'nın içinde bir süre gezdikten sonra dışarı çıkıp şehir merkezine gitmeye karar verdik. Dışarda 181 numaralı otobüs Tatuape metro durağına gidiyor. Durakta bir gençle muhabbete başlıyoruz. Nerede kalacağımızı soruyor, bizde kalacak yerimiz yok sadece merkezi biraz gezip belki geceyi geçirmek için tekrar buraya geri döneceğimizi söylüyoruz. Bunun üzerine genç; ''şehir merkezi akşam saatlerinde tehlikeli olur bence gitmeyin bu benim için bile geçerli'' deyince o otobüs gidiyor ve kalmanın daha mantıklı olduğuna karar verip durakta birer tütün sarıp içiyoruz. Ama bir taraftanda buradan çıkıp Sao Paulo sokaklarına bırakmak istiyoruz kendimizi bu şekilde beklerken bir otobüs daha gelip gidiyor. En son 3. otobüse kalacak yerimizin olmaması riskine rağmen en kötü ihtimal aynı otobüsle geri döneriz deyip atlıyoruz. 181 nolu otobüse kişi başı 4.5 R ödüyoruz, Tatuape metro durağına kadar yaklaşık 30 dakika kadar gidiyoruz, son durak metro istasyonu. Otobüsten iner inmez anlıyoruz Brezilya da olduğumuzu ortalık çok tehlikeli görünmesede tekin olmayan ve uyuşturucu kafası yaşayan geçler ara ara uzun uzun kesiyorlar göz ucuyla bizi:) burda fazla oyalanmadan metroya girip şehir merkezi Republica ya metro bileti alıyoruz. Arada 7 durak var, bu arada havalimanından iner inmez bir şehir haritası alın metro haritasıda içinde ve çok kolaylıkla istediğiniz yere bu harita sayesinde gidebilirsiniz. Republica istasyonundan inip biraz etrafı dolaşıyoruz sokaklar çok ıssız değil. Etrafta canlı müzik yapan ve kafe bar tarzı bir kaç mekan var, yollarda bir çok seyyar satıcı var ve bir çoğu sadece erotik filmler satıyor.  Biraz daha yürümeye devam edince 24 saat açık bir sinamanın önünden geçiyoruz şehrin tam merkezi sayılabilecek bir yerde ama içeri uzanıp baktığımızda sadece erotik filmler oynatan bir sinama olduğunu görüyoruz. Değişik bir yer burası, birazda zaman geçmeye başlayınca ortalık yavaş yavaş ıssızlaşmaya başlıyor saat 6 da karanlık çöktüğü için, akşam 10 dedinmi bir çok yer kapalı ve sokaklar ıssız oluyor. İşlek sayılabilecek bir caddenin üzerinde bir binanın önünde oturup tütün sarıp içiyoruz saat akşam 10 a yaklaşıyor, gelip geçenler bize bakıyor bazıları sigara falan istiyor veriyoruz.
Bir anda iki amcanın dikkatini çekmiş olmalıyız ki yanımızda durup kendi dilinde birşeyler söylediler. Sonra biri bize yaklaşıp çok az ingilizcesiyle nerede kalacağımızı sordu bizde kalacak yerimiz yok bir hastane bulup geceyi orada geçireceğimizi söyleyince 5 R para verdi. Sonrada bu parayla birer kahve için ve saat geç olmadan kalacağınız yere gidin gibi bir şeyler söyleyip yanımızdan uzaklaştı. Bu arada hastaneyi de tarif etti ama pek bişey anlamadık. Sigaramızı içtikten sonra çantaları omuzlanıp ortalık daha da tekinleşmeden hastaneyi bulmak için yol aldık. Yolda bir polise sorunca bize yolu gayet güzel tarif etti yaklaşık 10 dakika yürüyecekmişiz, tehlikelimi diye sordum, birazcık dedi sadece. Gideceğimiz hastane Santa Casa Hospital, yaklaşık 10 dakika dediği şekilde yürüyüp bir kaç yerde de adresi sorup teyid edince hastaneye ulaştık. Nerede olursanız olun kalacak yeriniz yoksa en güvenli kalabileceğiniz yerler hastane bahçeleri veya acil servislerdir;) Biraz hastanenin bahçesinde dolaştık kendimize uyuyabilecek yer aradık, acil servis çok kalabalık uyumak imkansız gibi göründüğü için hastane bahçesinde yatmaya karar verdik, bu arada hava gündüz çok güzeldi ama akşam saatlerinde gerçekten soğuk oluyor, saat 11 civarı hosteslerin verdiği yolluk sandaviçler den birer tane yiyip sigaramızıda içtikten sonra yatmaya karar verdik. Dışarısı gerçekten tehlikeli gibi görünüyor ama burada evimizdeki kadar güvende olduğumuzdan eminiz, çünkü girişte bile polis kontrolü var. Ben uyku tulumuna girip hemen uykuya dalmışım ama Muzafferin uyku tulumu yoktu uçaktan aldığımız birer battaniyeyi kendine sarıp uyumaya çalışıp birazcık kestirsede çok geçmeden soğuktan uyanmış, sonra bende soğuktan uyandım hava baya esintili, Önder abi bu uyku tulumu gerçekten işe yaramıyor :D Fermuarlardan bile soğuk giriyor. Neyse sonra Muzaffer benim üstüme çantaları dayayıp acilin içinde uyuyacağını söylüyor. Allahtan hem çantalar biraz daha esintiye engel oluyor hemde hava birazcık yumuşadı sanırım çok geçmeden uyumuşum tekrardan. Sabah 06:30 gibi Muzaffer yanıma geldi uyandırdı, gayet iyi uykumu almışım havanın soğukluğuda geçmiş Brezilyada ilk gecemizide böylece geçirmiş olduk. Bu arada gece ve uyanınca bir kaç fotoğraf çekilmiştik geceyi nasıl geçirdiğimizi çok iyi anlatan ama nedenini bilmiyoruz hafıza kartını pc ye takınca bütün fotoların yok olduğunu gördük, ya kartta bir problem var yada pc de. Böylece ilk gecenin hatıralarıda sadece hafızamızda kalmış olacak, Bu gün Rio de Jenerioya gidiyoruz. Hastaneden çıkıp tekrar Republica merkeze doğru yürüdük, merkeze vardığımızda baya yoğun bir kalabalık vardı meğer bu sabah 9 km lik bir koşu varmış geyet güzel bir organizasyona benziyor, biraz hazırlıkları izledik. Bu sırada dünkü 5 R para veren amcanın parasıyla birer kahve aldık 1.5 R(tanesi). Koşu saat 07:30 da başladı ilk çıkışlarını izleyip, otobüs terminaline gideceğimiz metro istasyonunu öğrendik. Sao Paulo' da 3 tane otobüs terminali var. TERMİNAL RODOVIARIO TIETE, TERMİNAL RODOVIARIO BARRA FUNDA, TERMİNAL RODOVIARIO JABAQUARA. Bizim Rio de Jenerio' ya gitmemiz için ilk terminal TIETE ye gitmemiz gerekiyormuş. Bunun için Republica Metro durağından metroya biniyoruz kişi başı 3 R sonra LUZ istasyonunda hat değiştirip TIETE yönüne giden diğer hattın metrosuna biniyoruz. Sao Paulo da Metro gerçekten çok gelişmiş ve kullanımı kolay eğer bir şehir haritanız varsa istediğiniz yere kolayca ulaşabilirsiniz. Şehir haritasının içinde zaten metro haritası var herşey geyet anlaşılır şekilde gösterilmiş.
TIETE durağında metrodan iniyoruz Terminal hemen metronun çıkışında, Rio de Jenerio ya giden bir çok otobüs firması var 4 farklı firmaya bilet fiyatlarını soruyorum hepsinde fiyat aynı, 70.5 R. 08:45 otobüsüne biletleri alıyoruz. 10 dakikalık bir gecikmeyle yola çıkıyoruz. Sao Paulo' dan Rio de Jenerio 5.5 saat sürüyor. Burada Couchsurfinden bir arkadaşın evinde kalacağız.

---------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Buraya gelmek için otobüs terminalinden önce birer harita aldık ve turizim danışmadaki görevliye nasıl gidebileceğimizi sorduk, görevli bize 3 tane otobüs numarası söyledi ve bu 3 otobüsünde oradan geçtiğini belirtti. 172 Numaralı otobüse kişi başı 2.75 R ödeyerek bindik ve yaklaşık 15 dakika sonra Botafogo durağında indik. Burası Rio de Jenerio nun tam kalbi sayılabilir. Bir çok önemli noktanın tam merkezinde kalıyor.


Biraz sahilde dolaşıp etrafı keşfettikten sonra Claudio' nun evini elimizle koymuş gibi buluyoruz. Kapıya geldiğimizde bize Kolombiyalı Ricardo kapıyı açıyor, evde Ricardo haricinde bir Arjantinli çocuk ve birde Fransız kız var. Hepsi couchsurfing.com adresinden. Ricardo bizi kendi evine gelmişiz gibi rahat bir tavırla karşılıyor ve Claudio' nun birazdan geleceğini söylüyor. Biz oturup biraz dinlendikten sonra dışarı çıkıp biraz gezmek istiyoruz, bu sırada Fransız kızda gidiyor tatili bitmiş ve memleketine geri dönecekmiş. Bizden önce Ricardo kızı bırakmak için evden çıkıyor. Bizde Arjantinli Marcos' a biraz dolanıp geleceğimizi söyleyip evden ayrılıyoruz.

 
Dışarda biraz dolaşıyoruz bir tane bira içiyoruz. (600 ml. Skol bira 6 R.) Sonra eve dönüyoruz geldiğimizde Claudio' da evde bizi çok sıcak karşılıyor. Baya bir muhabbet ediyoruz.

 
Normalde biz burada 2-3 gün kalacağımızı belirtmiştik ama Claudio, Rio de Jenerio için 2-3 günün çok az bir süre olduğunu söylüyor. Onun için mahsuru yokmuş istediğimiz kadar kalabilirmişiz. Zaten ev couchsurfing buluşma noktası gibi :) Normalde 1 oda 1 salon ama Kolombiyalı Ricardo geçen hafta 10 kişinin salonda yer yataklarında yattığını söyleyince bizde bu rahatlıktan kalacağımız gün sayısını 4-5 güne çıkarıyoruz :) Artık uyuma zamanı, Arjantinli Marcos yatağını serip yattı, Kolombiyalı Ricardo da yaklaşık 1 saattir skp den biriyle konuşuyor, Claudio da kendi odasında ve Muzafferin de gözleri gidip geliyor ufak ufak şekerleme yapıyor:) Bende bu satırları yazıyorum. Şimdilik bu kadar. Yarın görüşmek üzere.

---------------------------------------------------------------------------------------------------------------

3. gün (12.08.2013)

Herkese günaydın :) Bu günün muhteşem olacağı daha uyandığımızda belli etmişti kendini, camdan sızan güneş ışığı, arkamızdaki ormandan gelen değişik kuş sesleri ile birleşince sabah 09:30 gibi çok zinde bir şekilde uyandık, Ricardo(Kolombiyalı) en son kalkan oldu içimizde:) Claudio bize sabah sabah bir süprüz yaptı, kendisi 2 ay önce annesiyle Türkiyeye gelmiş ve geri dönerkende yanına çaykurun çayından ve çay bardaklarından almış:) yanlız demlik almayı unutunca bize çayı küçük bir tencerede demlemek durumunda kaldı:))



Her şey çok güzel gidiyor, güzel bir kahvaltıdan sonra PC de biraz vakit geçirip dışarı çıkmaya ve etrafı bisiklet ile gezmeye kadar verdik. Claudio' da 3 adet bisiklet varmış ama birinin fren telleri kopuk ve lastiği inikti. Evden çıkar çıkmaz aşağıdan bisikletlerimizi alarak ilk önce aynı mahalledeki bisiklet tamircisine uğradık.


Muzaffer' in payına düşen bisiklet yaklaşık 15-20 dakika süren bir bakım-onarımdan geçtikten sonra ver elini Rio de Jenerio :D



Aşağıdaki haritada Rio de Jenerio daki bisiklet yolculuğumuzun rotasını okları takip ederek görebilirsiniz;)



Sırasıyla Botafogo, Copacabana, İpanema, Lagun ve muhteşem ara sokaklar dahil bir çok yeri geze geze, dinlene dinlene güzelce dolaştık, 3-3.5 saat bisiklet sürdük :) gayet keyifli bir gündü.


Bu arada ilk durağımız Copacabana' da meşhur bir Açai dükkanından bir koca bardak dolusu Açai yedik (12 R). Açai Amazonlara özgü çok sağlıklı ve çok fazla enerji veren bir tür meyve. Rio da insanlar spora çok önem verdikleri için genelde spora başlamadan önce doğal enerji depolamak adına bu meyveyi, suyunu veya marmelatını tüketiyorlar. Bizde aynısını yaptık:)

 
Rio de Jenerio da Claudio' nun evinde misafir olmak ve onu tanımak bizim için büyük bir şans. Claudio gerçekten şu ana kadar gördüğüm en misafirperver yabancı. Tıpkı bizim insanımız gibi bizi kendi evimizdeymişiz gibi hissettirecek şekilde çok iyi ağırlıyor ve gerçekten iyi bir rehber ;)


En son eve uğrarken Claudio' nun arkadaşlarına uğradık. Burada 1-1.5 saat kadar oturduk muhabbet ettik. Muhteşem bir aile, Çok misafirperver ve sıcak kanlı insanlar. Biz onları çok sevdik. Vilma(en sağda) bize kendi yaptığı tatlılardan ve meyve suyundan ikram etti, tatlıyı pek sevmesemde Vilma' nın tatlılarını denemelisiniz ;) işte bu güzel aile : Eıke, Valeria ve Vilma :)


Valeria' nın evinden çıktıktan sonra yine etrafı göre göre Claudia' nın eve geri döndük. İlk defa bir gün içinde bu kadar uzun bir bisiklet yolculuğu yaptık ve gerçekten şehri gezmenin en hızlı ve en en keyifli yolunun bu olduğuna kanaat getirdik ;)


Şimdilik bukadar ;) Adios Amigos :)


Rio de Jenerio akşamlarından selamlar :)
Yorucu olmakla birlikte bir okadar da keyifli geçen bir günün sonunda eve geldik, Claudio gelir gelmez yemek hazırlıklarına başladı, bizde ona yamaklık yaptık:) Soğan, sarımsak doğra efendime söyliyim dometesleri rendele vs vs.. :)


Brezilya' da yemeklerin bol hatta bol bol sarımsaklı yapılması benim için muhteşem olurken, Sarımsak sevmeyen Muzaffer için ölümcül oldu :D Ama ne demişler misafir umduğunu değil bulduğunu yermiş :D Bir kaç gün sonraki fotoğraflarda Muzafferi şeker kamışı misali görürseniz çok şaşırmayın ''Sarımsak Mucizesi'' :D

Ve işte size içinde tomarla sarımsak bulunan Claudio' nun sebzeli pilavı :D


Rio de Jenerio nun en iyi Samba organisazyonlarından birinin pazartesi akşamları Downtown' daki Pedra do Sal sokağında olduğunu öğrenince yemeklerimizi bitirir bitirmez bisikletlere atlayıp yaklaşık 40 dakika yolculuktan sonra kendimizi samba festivalinin içinde bulduk. 5 R e sokak kokteylcisinden Mojitoyu andıran bol alkollü içkimizi alıp gecenin tadını çıkardık :) Müzikler ve müzisyenler muhteşemdi. Zenci amcalar mükemmel tarzda kılık kıyafetleri ile geceyi şenlendirdiler. Yanlız üzücü olan durum, ilk gün başımıza gelen olayın aynısı yine tekrarlandı ve çektiğimiz bütün video ve fotoğraflar kartı PC ye aktardığımız anda gitti :( Geri dönüş yolunda yine farklı farklı yerleri geze geze ( Downtown, Gloria, Flamengo ) yaklaşık 1 saat bisiklet sürdükten sonra eve geri döndük. Böylece dolu dolu bir gün ve geceyi de Rio de Jenerio da bitirmiş olduk.

---------------------------------------------------------------------------------------------------------------

4. Gün ( 13.08.2013 )

Herkese günaydın :) Bu sabah haliyle biraz geç kalktık, çünkü dün baya yoruldu spora alışık olmayan bedenlerimiz :)) Saatlerce bisiklet sürmeye alışık değiliz ama eminim Rio sokaklarındaki egzersizlerden sonra dünya turuna bile çıkabiliriz;) Sabah biz geç kalktığımızdan dolayı herkes kahvaltısını yapmıştı en son uyanan biz olduk, gerçi bu Muzafferin işine geldi çünkü kendi kahvaltımızı kendi damak tadımıza göre hazırladık içinde sarımsak olmadan :)

Muzafferin sanata duyduğu ilgiden ve Rio nun bu açıdan zengin bir şehir olmasından dolayı bir gün önce sanat ile ilgili bir aktiviteyi programımıza katmak istediğimizi Claudio ya söylemiştik.

Kahvaltıdan sonra yine bisikletlere atlayıp Downtown' a doğru yol aldık. İlk durağımız Confeitaria Colombo, Burası 1894 yılında açılmış olan tarihi bir pastane. Şekerleme, hamur işleri, atıştırmalıklar, kahveler, çaylar ve meyve suları dışında Portekiz, İspanya ve Brezilya kültürlerinden esinlenen yemekler de sunuyor. Fiyatlar böyle bir mekan için oldukça uygun. Starbucks ile kıyaslandığında bir çok ürünün daha ucuz olduğu bile söylenebilir.


Burada biraz zaman geçirdikten sonra sırada Museu De Arte Do Rio ( Rio Sanat Müzesi )


Burası salı günleri ücretsiz olduğundan dolayı Claudio bugün için buraya gelmenin iyi bir fikir olduğunu söyledi. Burası 6 katlı bir bina ve her katında değişik sanatçıların bir çok eserlerinin yer aldığı bir sanat müzesi, içerde milyon dolarlık resimler veya değişik sanat eserleri görmek mümkün.


Kapıdan giriş yaptığınız zaman ilk önce 6. kata çıkartılıyorsunuz ve sonra kat kat inerek zeminde turu bitirmiş oluyorsunuz :) Claudio gerçekten çok iyi bir rehber ve gerçekten çok ilgili, bu arada elinde çok profesyonel bir Canon makina var ve sürekli bizim fotoğraflarımızı çekiyor :) Sanat müzesinin 6. katında bunu gören liseli çocuklar Claudionun dediğine göre bizi artist sanmışlar ve hepsi etrafımıza toplanıp fotoğraf çektirmek istedi :D Bizde hemen o havaya büründük tabi :D Hindistan seyatinde Emel ile Türk President ( Cumhurbaşkanı ) olup Taj Mahali tek başımıza yanımızda eskortlar eşliğinde gezmiştik zaten bilenler bilir :)) O yüzden bu tip olaylara alışığız. Hollywood starları gibi bir onla bir bunla üsenmeden poz versek ve bundan son derece keyif alsakta bir süre sonra liseli furyasından çoluk cocuk, yaşlı genç olayına dönüp işler uzayınca bu ünlenmiş meşhur arkadaşların halinden anlamaya ve sıkılmaya başladık :D Allah onlara sabır versin sokaklarda dolaşırken :D



Uzun süren fotoğraf çekilme faslından sonra resimler ile size De Arte Do Rio ( Rio Sanat Müzesi )






 ''Bir ülkenin kalitesi ve gelişmişliği gençlere, sanata ve sanatçılara verdiği önemle anlaşılır.''

Evet burayıda sindire sindire gezdikten sonra yolumuzu önce Rio de Jenerio 'nun en büyük kütüphanalerinden birine çeviriyoruz. Burası gerçekten çok büyüleyici, sanki Harry Potter film setindeymişsiniz hissini veriyor insana.  


Bütün duvarlarda tavana kadar eski kitaplar ile dolu olan raflar var ve burası 3 kattan oluşuyor, her yer kitap. Işık, atmosfer, sessizlik gerçekten çok fantastik. Ayrıca burda kafanıza göre kitap alıp okuyamıyorsunuz, görevli size bu konuda yardımcı oluyor, her kitap numaralandırılmış ve yeri belli, siz ne istediğinizi söylüyorsunuz koca gözlükleri olan koca popolu mistik bir teyze tahta sandelyesinden usulca kalkıyor yavaş adımlar ile raflara yöneliyor ve size istediğiniz kitabı uzatıyor. Sadece bu teyze bile sizi değişik bir orta çağ atmosferinde olduğunuzu hissettirebilir :))


Burayıda gördükten sonra gezimize dur durak bilmeden devam ediyoruz. 
Her şey çok güzel de 2 gündür bisiklet üstünde olunca şunu öğrendik Koltuk gerçekten çok önemliymiş :D eğer bisiklet almayı düşünüyorsanız markasına vitesine bakmayın, üzerinde 3-5 saat oturun ve bunu 2 gün tekrarlayın sonunda eğer poponuzda acı, ağrı hissetmiyorsanız hiç düşünmeden alın o bisikleti :D Yarın muhtemelen bisiklet kardeşliğimize bir gün ara vermek zorunda kalacağız :D 

Ve şimdi de sırada  Rio de Jenerio 'nun en büyük klisesi. ( Belki dünyada sayılı büyük kliselerden de olabilir, sormak lazım google amcaya :)



Evet bu arkada gördüğünüz, çok katlı gökdeleni andıran bina aslında yüksek tavanlı bir klise. Yani içinde kat mat yok sadece dıştan öyle görünüyor. Pencereler değişik ışık oyunları için yapılmış. İçerisi etkileyici.


Artık bir günü daha bitirdik ve eve dönme zamanı, bu günde geçen her günümüz gibi gayet keyifli geçti. Akşam hiç bir şey yapmadık yemek ve şarap faslı evde takıldık. Hem günün yorgunluğunuda 3-4 kadeh Şili şarabıyla üzerimizden atmış olduk.



 --------------------------------------------------------------------------------------------------------------

5. Gün ( 14.08.2013 )

Rio de Jenerio 'nun havası İzmir havasına benziyor. Dün günlük güneşlik 35 C sıcaklıktaki hava yerini kapalı, yağmurlu ve çok rüzgarlı bir havaya bırakmış. İnsanın dışarı çıkası gelmeyecek bir havada bizde evde zaman geçirmeye karar verdik. Kahvaltısından sonra bilgisayar başında bolca geçirilen zamandan sonra, Muzaffer ile muhabbet ederken bu akşam yemeği biz hazırlayalım  dedik :) Claudio 'nun vejeteryan olması nedeniyle ne yapsak ne yapsak diye düşünürken Lahana sarmasında karar kıldık :D Biz ve lahana sarması gerçekten özdeşti değilmi ? Evet ikimizde daha önce hiç lahana sarması yapmamıştık ilk Lahana sarmamızı Brezilya 'da Rio de Jenerio 'da yapacağımız hayatta aklımıza gelmezdi :D 

Menüyü belirledikten sonra hemen açtık google 'u sorduk. ''Bu sarma nasıl yapılır?'' Sağ olsun bir çok teyze ve abla o kadar güzel tarifler vermişlerki bizde içlerinden birkaçını seçip birazda kendimizden birşeyler katarak başladık aşçılığa :D Tabi önce markete gidip eksik olan malzemeleri aldık( Lahana, küçük salça, maydonoz, kuru nane, 1 kg pirinç, ekmek, 1 lt Antartika bira = 20 R = 17 TL ).
Eve neredeyse koşarak gelecektik yağmur öyle ince çiseliyorki birde rüzgarla birleşince sicim gibi çarpıyor yüzümüze. Eve gelir gelmez önce Lahanaları büyükçe bir tencereye koyup kaynamaya bıraktık. Bu sırada google dan öğrendiğimiz tariflere birazda kendimiz ek yaparak başladık iç malzemeyi hazırlamaya, Neler mi koyduk? Merak edenler için tarifi yazıyorum;)



Önce 2 orta boy doğranmış soğanı zeytin yağında pembeleşinceye kadar kavurduk, ardından salçayı ekleyip 2 tur daha döndürdük. Diğer taraftan pirinç ve bulguru tereyağında biraz çevirip soğan, salça karışımına ekledik. İşin en zevkli kısmıda diğer içlik mazlemenin karışımını yapmaktı .:)) Bunun için kaju(dövdük), yer fıstığı(dövdük), kuru üzüm(kıydık), tarçın, esmer şeker, biraz tuz, rendelenmiş maydonoz, kuru nane, karabiber, kuru fesleğen ve İtalyan peyniri rendesini karıştırıp iç malzemeyi tamamladık ve başladık sarmaya :)) Bu arada tütün sarmaktan alışmış olmalıyız ki mütevaziliğe gerek yok, on numara sarmalar sardık :))




Resimden de görüldüğü gibi farkulade yapmış olduğumuz lahana sarmalarını Brezilya 'daki; Brezilya 'lı, Kolombiya 'lı ve Arjantin 'li kardeşlerimize sunarak Türk mutfağını binlerce km ötede gururla temsil etmiş olduk :)) 


Yemek faslını da bitirdikten sonra bu gün ücretsiz olduğunu Claudio 'dan öğrendiğimiz canlı müzik dinletisine gitmek için evden çıktık ve otobüs durağına doğru yürüdük. Gideceğimiz yer Leblon için otobüse bindik. Botafogo ' dan yaklaşık yarım saat sürdü. Konserin verildiği mekan çok şık olmakla birlikte kafe, bar, tiyatro karışımı Türkiye de benzerini görmediğimiz değişik bir mekandı. Bu müzik grubu şimdiye kadar dinlediğim en iyi gruplardan biri diyebilirim. Gitarist amca gitarı resmen konuşturuyor, solist kız ise şarkıyı söylerken gerçekten şarkıyı yaşıyor ve yaşatıyordu.





Gitarist Amca Brezilya 'da tanınan ünlü biriymiş, Solist Kız ise bizim Claudio 'nun yakın arkadaşının kardeşiymiş ve daha 16 yaşındaymış. Bunu öğrenince hayranlığımız ve şaşkınlığımız daha da arttı. Bu kızın muhteşem bir sesi ve müzik kabiliyeti var ilerde gerçekten çok iyi yerlere geleceği kesin.

Bu akşamda Claudio sayesinde süper bir zaman geçirdik ve gerçekten mükemmel bir konser dinledik. Obrigado Claudio :)

--------------------------------------------------------------------------------------------------------------

6. Gün ( 15.08.2013 ) 

Rio 'dan kucak dolusu selamlar :)

Bu gün Muzaffer ile birlikte bisikletlere atlayıp şehir merkezini, Santa Teresa 'yı ve heryerin değişik ülkelerden gelen fayanslar ile süslendiği merdivenli sokak ''Escadaria Selaron'' 'u gezdik ve mükemmel fotoğraflar çektik fakat keyfimizi kaçıran bir durum şekillendi, Akşam eve dödüğümüzde bloga yazmak için fotoğrafları PC ye aktarırken bütün fotoğrafların kartı PC ye taktığımız esnada silindiğini gördük. Güzelim fotoğraflarımız ve 1 günümüzün bütün özeti silinip gitti. Sonra biraz araştırmalar sonucu PC den kaynaklı bir virüs olabileceği üzerine duruyoruz. PC yi virüs temizleme ile tarattırdık ama bilmiyoruz sorun düzeldimi? Umarız düzelmiştir ve yarın anlatacak ve ekleyecek güzel fotoğraflar ile tekrar yazımıza devam ederiz. :/

---------------------------------------------------------------------------------------------------------------

7. Gün ( 16.08.2013 ) 

Rio 'dan selamlar ;)
Bu sabah saat 10 gibi kalktık, kalktığımızda Wales 'li bir elemanda(couchsurfing.com 'dan ) Claudio 'nun evindeydi ama o burada kalmayacakmış. Normalde Hostel de kalıyormuş ama sadece bugünkü gezimizde bize katılacak.
Bilmeyenler için hatırlatalım. www.couchsurfing.com dünya genelinde insanların birbirlerini evlerinde ağırladıkları veya şehrinize gelen insanlarla birlikte şehri gezme, fikir alışverişi vb gibi aktiviteler yapmanıza ön ayak olan bir sitedir. Şimdi diceksiniz, nasıl hiç tanımadığın birinin evinde kalabilirsin ?  Ne kadar güvenlidir ?
Şöyle söyliyeyim, bu sitede insanlar birbirlerinde misafir olduklarında veya birlikte ortak bir aktivitede zaman paylaşımında bulunduklarında birbirleriyle ilgili referans mesajları yazarlar. Ayrıca detaylı bir profil sayfaları vardır. Profil sayfalarından kişi hakkında gerekli bilgiyi zaten edinmiş olursunuz sonrasında kişinin referans mesajlarına göre misafir edeceğiniz veya misafir olacağınız kişileri seçer ona göre karar verirsiniz;) Yani seçimlerinizi doğru yaptığınız taktirde gayet güvenli bir sitedir ;) 
Neyse couchsurfing 'ide kısaca anlatmış olduk. Yani bizim Wales 'li eleman, birlikte zaman geçirip şehri bilen biriyle gezmek için Claudio 'ya yazmış ve bugünü bizimle birlikte geçirecek.




Güzel bir kahvaltıdan sonra, çıkıyoruz ve Rio 'nun Favela larından birine gidiyoruz. Favela, Rio 'da ki varoşlara verilen isim. Rio 'da bir çok Favela var. Genelde şehrin dağlık yamaçlarına kurulmuş, daracık sokakları ve birbiri içine geçmiş evleri ile gayet enterasan yerler.



Gerçek Brezilya 'yı buraya geldiğinizde çok net bir şekilde görebiliyorsunuz. Favelalar normalde pek tekin yerler değil özellikle de akşam saatlerinde girilmesinin hiç mantıklı olacağını düşünmüyoruz. Ama gündüz vakti 2-3 kişilik bir grupla rahatça girip dolaşabilsenizde yinede üzerinizde değerli eşya veya fazla miktarda para bulundurmayın. 
Mariuana içen sayısı fazla olduğundan bazen size anlamsız anlamsız baktıklarını görebilirsiniz.
Bizim gittiğimiz Favela 'nın adı Santa Marta ve buranın en önemli özelliklerinden biride, Michael Jackson 'nın burada ''They don't care about us'' şarkısına klip çekmiş olması. 



Klibi aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz :)) 

 http://www.youtube.com/watch?v=QNJL6nfu__Q

Favela 'da bulunmaktan gerçekten çok keyif aldık. İnsanları, yaşam tarzları, daracık sokaklarında ki küçük bilardo salonu, berberi, kuaförü, bakkalı, mini barı ve hatta Pele gibi efsane futbolcular yetiştirmek için 2 tanede mahalle arası futbol sahası bulunuyor.


Herşeyiyle çok ilginç bir yer. Rio 'nun bir okadar içindeyken sanki Rio 'ya gökyüzünden baktığınızı hissediyorsunuz. Hem içindesiniz hayatın hemde dışında, Rio 'ya gelirseniz eğer, mutlaka buraları görmeden geri dönmeyin,  Santa Marta, Michael Jackson' klibinden sonra popüleritesi arttığı için, gündüz bir tehlike söz konusu oluşturmayacağını düşünüyoruz. 2-3 kişilik gruplar ile keyifli keyifli gezebilirsiniz.
Santa Marta 'nın ara sokaklarından aşağıya doğru indiğimizde, tekrar şehirin merkezinde olduğumuzu görmek şaşırtıcı :)) Sanki zaman makinasından çıkmış gibi hissediyoruz kendimizi :D


Bu arada, burası Claudio' nun evine yürüme mesafesinde bir yer olduğu için 20 dakika içinde eve öğle yemeği için geri geldik. 

Claudio 15-20 dakika içinde muhteşem bir makarna hazırladı. İçinde patlıcan, sarımsak, soğan, havuç, domates, biber ve birkaç baharat karışımı vardı. Üzerinede italyan peyniri rendeledi ;) Enfesss !!
Yemeği yedikten sonra bu gün için 2. planımıza geçiyoruz. Gideceğimiz yerin ismi '' Sugarloaf '' Burası hemen hemen bütün Rio de Jenerio fotoğraflarında görebileceğiniz 2 tepenin arasında teleferik hattı bulunan bölge. Aşağıdaki fotoğrafda tam karşımızda duruyorlar.




Bu tepelere çıkmanın 2 faklı yolu var. Birincisi kişi başı 60R( 51 TL ) verip teleferiğe binmek, İkincisi ise muhteşem bir doğanın içinde 30-35 dakkika minik marmoset maymunları eşliğinde yürüyüş:)


Tabiki biz hem daha keyifli hemde ücretsiz olan ikinci yolu seçtik :) Bisikletleri aşağıda kilitledikten sonra tepenin deniz tarafından girişinden yürümeye başladık. Bu arada size turislerin bilmediği güzel bir ipucu verelim ;) Eğer buraya yürüyerek ikindin vakitlerinde çıkıp akşam 7 ye kadar orada zaman geçirirseniz, akşam 7 den sonra teleferikle iniş bedava oluyor :D Fotoğrafta görüldüğü gibi 60R papeli veren arkadaşlar teleferiğe binerken biz saatin 7 olmasını bekliyoruz :D
Yukarıya çıkış yolu mükemmel, sağ tarafta kayalık falezlerin altında Atlantik Okyanusu, sol tarafta muhteşem ağaçlar ve çeşitli bitki türleri, bu ağaçların üzerlerinde gezen yüzlerce marmoset(çok küçük maymun türü), çeşitli kuş sesleri vs kısacası her şey harika :) Bu marmosetlerler gerçekten çok ama çok tatlı hayvanlar :D



Cebimizden çıkardığımız fıstıklara resmen saldırıyorlar, bazılarının bebesi var avuç büyüklüğünde accayip şirinler :D Bir süre bunlar ile oyalanıyoruz, Claudio sağolsun bol bol fotoğraflarımızı çektikten sonra yola devam ediyoruz.



 Yolun sonunda dağ yolu başlıyor. İşte bu yol gerçekten yorucu, ormanın içinde kah basamaklardan kah patika yollardan sürekli bir tırmanış haline giriyorsunuz. Ama sonuna ulaştığınızda muhteşem bir manzara sizi bekliyor. Neredeyse tüm Rio ayağınızın altında, Her yer okadar net görünüyorki dakikalarca manzaraya dalıp kendinizi unutabilirsiniz ;) Burada biraz oturup sigara içiyoruz. Claudio yanında muz ve çikolata getirmiş, hemen saldırıyoruz:)) Tükettiğimiz enerjimizi yerine getirmek için en iyi seçenek bu ;) 


Buradan arka tarafa doğru biraz ilerlediğinizde kafelerin, küçük hediyelik eşya satan dükkanların falan olduğu bir alana geleceksiniz. Biz buralarda para harcamadık ama isterseniz hemen hemen herşeyi burda bulmak mümkün( yemek, alkol, şal, terlik, kafe vb). Birde eski fotoğrafların ve teleferik mekanizmasının sergilendiği küçük bir müzesi var, orayıda ücretsiz gezebilirsiniz. Burada yeteri kadar vakit geçirip bol bol fotoğraf çekildikten sonra geri dönüş yoluna geçiyoruz. Saat 19:00 a yaklaşıyor ve birazdan teleferikle iniş ücretsiz olacak :D Aşağıdaki fotoğraf olayı özetliyor :)




Bugün de dolu dolu bir gün geçirdik ve her şey çok keyifliydi.
Akşam yemekten sonra Muzaffer ile bisikletlere atlayıp Downtown 'nın diğer ucu Praça Maua 'ya gittik. Orada pazartesi ve cuma günleri yapılan samba sokak partisine katıldık. Gece 1 gibi oradaki etkinlik bitince Downtown 'nun diğer ucunda hareketli gece hayatıyla ünlü Lapaya gittik. Zaten eve dönüş yolumuzun üzerinde olduğu için burayada uğramadan geçmek istemedik. Ve böylece Rio 'da bir gün daha sona ermiş oldu.
 

Astala Vista Rio ;)

---------------------------------------------------------------------------------------------------------------

8. Gün ( 17.08.2013 )

Öncelikle şunu şöyliyelim. PC deki virüsten dolayı virüs temizleme programı ile PC yi taratıp bütün virüsleri temizlediğimizi sansakta sorun düzelmemiş, Fotoğrafları atmak için kartı PC ye taktığımız anda yine herşey silindi. Bu yüzden bu yazıya ait fotoğraflar malesef sadece sağdan soldan topladığımız cep telefonu ile çekilen resimlerdir. Muhtemelen PC ye format attıracağız, onuda nasıl yaparız artık bilmiyoruz bizde gerekli cd ler vs yok. Bakacağız :))

Arkadaşlar bu sabah çok ilginç bir şekilde uyandık :) Dünya gerçekten küçük :)
Claudio sürekli evini gezginlere açan, onları ağırlayan ve kendi de dünyanın bir çok yerinde aynı şekilde konaklayan iyi bir gezgin.  Durum böyle olunca çok fazla bir çevreye sahip ve evinden misafir eksik olmuyor. Ama o bu yaşamı gerçekten çok benimsemiş. Bu vakitten sonra evinin kapılarını misafirlere kapatsa eminiz ki çok sıkılır :D Mesela biz bu eve geldiğimiz gün Kendisi evde yoktu. Bize kapıyı Kolombiyalı Ricardo açtı. Evde Fransız bir kız ve Arjantinli Marcus ta vardı. 7 gündür bu evde kalıyoruz yatacak küçük bir yerimiz var.  Ev küçük olduğu için yatma zamanı herkez biyerlere çörekleniyor :D Ama her şey çok keyifli, Neyse konumuza gelelim. Bu 7 gün içinde, Bolivyalısı, Fransızı, Kolombiyalısı geldi geçti,  Çeşitli çeşitli yemekler yapıldı. Her şey normal ama ilginç olan şu. Claudio 'nun evinde misafir olan ilk Türkler bizmişiz :) Fakat bu sabah ilginç bir şekilde uyanmamızın nedeni, uyanır uyanmaz kapıda Deniz ve İzel 'i görmek oldu :D Onlarda bizde haliyle çok şaşırdık :D Deniz ve İzel Tıp öğrencileri ve Brezilyanın başka bir şehrine değişim programı çerçevesinde gelmişler 1 aylık çalışmalarından sonra son 3 günlerinide Rio 'yu görmek için buraya ayırmışlar. Sonra Claudio 'nun evine ulaşmışlar :)) Ama ev gerçekten çok kalabalıktı. 3 Brezilyalı, 1 Arjantinli, 1 Bolivyalı, 2 Türk birde Claudio olunca herkes aynı yerde sağda solda biyerlerde konaklıyor :D Haliyle onlara yatacak yer olmadığı için onlar Hostele gitmeyi tercih etti.




Claudio dün çok güzel bir espiri yapmıştı :D ''Bazen evin heryeri dolu olduğunda gelen diğer misafirleri uyku tulumlarından duvara asıyoruz '' demişti çok gülmüştük :D:D
Sabah hep birlikte güzel bir kahvaltı yaptık. Sonra Claudio, Deniz ve İzel 'e Sugaralof 'u gezdireceği için evden ayrıldılar. Biz de daha dün oraya gittiğimiz için, Ricardo(Kolombiyalı), Emily(Brezilyalı), Janaína(Brezilyalı) ve Jean(Brezilyalı) ile birlikte Copacabana plajına yüzmeye gitmeyi tercih ettik. İpenema hemen Copacabana plajının bitiminde bir kayalık bölümden sonra başlayan başka bir plaj, Ricardo oranın daha iyi olduğunu söyleyince oraya devam ediyoruz.
Bu arada hava kapalı ve deniz dalgalı. Rio' da deniz dalgalı olduğunda plajlara kırmızı bayrak asıyorlar yüzmek tehlikelidir diye. Plaj yine insanlarla dolu ama sadece dalga avcıları Sörf 'çüler sörf yapmak için uygun dalga kovalıyorlar. Bir kaç kişide kıyıya çok yakın sığlıklarda karaya kırıla kırıla gelen ufak dalgalarda yüzmeye çalışıyor. Onun haricinde herkes plajda bişeyler içip muhabbet ediyorlar.
Bizde havluları seriyoruz bir iki bira içip muhabbet ediyoruz. Sonra Rio 'dan gitmeden önce  burada mutlaka yüzmeliyim düşüncesiyle denize girmek istiyorum. Dalgalar çok hırçın ve çekici geliyor.



Atıyorum kendimi Atlantik Okyanusunun serin sularına. Her şey çok güzel bende yüzmeyi tercih eden az sayıda insanlar gibi kıyıda takılıyorum. Maksat yüzmek olsun. İlerde koca dalgalarda sörf yapanlara falan bakıyorum. Onlardan kırılarak gelen ufak dalgalarda hoplayıp zıplıyorum derken bir anda nasıl olduğunu anlamadığım bir şekilde kendimi daha açıkta bulduğumu farkediyorum, ayaklarım yere değmiyor. Sudaki şişme botlar gibi ben kıyıya yüzmeye çalışırken kıyıdan daha da uzaklaşıyorum. Neredeyse sörf yapanlar ile aynı hizaya kadar açığa sürüklendim ama sörfçüler bana uzaklar. Ben kıyıya doğru gelen büyük dalgalarla kıyıya dağru 3 metre kolayca yol alsamda dalga suya düştüğünde oluşan girdap ile bu sefer 5 metre daha geriye sürükleniyorum bu sırada dalgayla beraber bir batıyor bir çıkıyorum. Dedim tamam burada boğulacağım. 7 yaşında yüzme kursuna giderek yüzmeye başlamış ve denizden, sudan hiç korkmayan biri olarak gerçekten ölümü burada hissettim. Aklımdan bir çok şey geçti. Bu sırada panik yapmamaya çalışıyorum ama olucak gibi değil, Kıyıya el kol sallamaya çalışıyorum, birileri beni görsün istiyorum vs ama dalgaların büyüklüğünden kolumu bile kaldıramıyorum. Sadece batmamak için mücadele ediyorum. Acayip derecede korktum ve artık zamanı geldi dedim kendi kendime. Aklımdan tek geçen şey Rio 'da öleceğim. Normalde boğulmaktan çok korkarım ama  boğularak öleceğim bile aklıma gelmiyor. Sadece ölüm yerim Rio olucak onu düşünüyorum derken bir sörfçünün beni fark ettiğini görüyorum. Allahım nasıl bir sevinç bunu kelimeler ile anlatamam. O bana yaklaşabiliyor çünkü sörf tahtası can yeleği gibi batmıyor ve rahatça ilerleyebiliyor. Zaten adamlar profesyonel dalga avcıları. Ama bende sürekli geriye doğru sürükleniyorum, Sörfçünün hemen arkasından can kurtaran geliyor. Hemen sörf tahtasına yapışıyorum. Dünyanın en mutlu insanı oldum bir anda :D Öyle büyük bir korkunun ardından böyle büyük bir sevinci yaşamak ve bunları hemen hemen aynı zamanlamaya sığdırmak anlatılamaz bir duygu :D Karaya çıkar çıkmaz ayakta duramadığımı farkettim başım dönmüş ama kendimi süper hissediyorum. Hemen bir sigara yakıp dalgalara doğru bakıyorum. Millet bişeyler diyor ama onlara konsantre olamıyorum. Çok tuhaf bir duygu.
Bu gerçekten benim için çok çok iyi bir ders oldu. Denizden, nehirden, gölden hiç korkmazdım. Kendime yüzme konusunda çok güvenirdim. Çocukluğumdan beri defalarca nehir de ve gölde yüzmüşlüğüm vardır. Suyun beni korkutacağı hiç aklıma gelmezdi ama bana ne kadar güçlü olduğunu Rio 'da gösterdi. İyi bir ders aldım ve hayattayım :D



Kıyıda oturup biraz durum değerlendirmesi yapıp bir kaç bira daha içtikten sonra Ricardo eve dönmemiz gerektiğini söylüyor. Uzun zamandır gezen Kolombiyalı bir eleman varmış(Daniel), biz tanımıyoruz, O ülkesine geri dönüyormuş, Rio 'da da iyi bir çevresi varmış couchsurfig 'den ve akşam yemekten sonra onun veda partisine Copacabana 'da bir arkadaşlarının evine gidecekmişiz.
Claudio 'nun oturduğu apatmanın hemen karşısında köşede çok lokal küçük bir pup var, İnsanlar genelde maç izlerken bişeyler atıştırıp bira falan içiyorlar. Arkadaşlar da bu pupta birer bira içelim diyor, oturuyoruz. Birer bira içtikten sonra eve çıkıp bişeyler atıştırıp hazırlanıyoruz.  Sonra Copacabana 'daki parti evine gidiyoruz. Bizim Türkler de orada(Deniz, İzel ve Güçlühan). Oturup birkaç kadeh içki içip kendi aramızda muhabbet ediyoruz. Evde yaklaşık 20 kadar insan var farklı farklı ülkelerden. Partiden çok kokteyl havasında bir atmosfer. Daha sonra herkes Lapa ya eğlenmeye gidelim şeklinde karar alıyor ve gece 12 ye doğru evden çıkıyoruz. Hava yağmurlu ve soğuk biraz ıslanıyoruz. Lapaya giden bir otobüse atlıyoruz. Elinde Vodka şişesi olan Yunanistanlı bir eleman var herkeze sek sek vodkayı diktiriyor. İstemesemde bende bir yudum alıyorum sonra çaktırmadan tükürüyorum :)) Hiç sevmem! Sek sek vodkamı içilir. :D Neyse otobüste Muzaffer ile bir durum değerlendirmesi yapıyoruz. Hava yağmurlu ve soğuk, arkadaşlar mecburen kapalı bir mekana gidecek. Dün geceden bir kaç mekana giriş ücreti sormuştuk, ücretler 50-80R arasında değişiyordu ve eğer bunlar böyle bir mekana girerlerse bizim için büyük bütçe kaybı olacaktı:)) Durum böyle olunca ani bir karar ile tam bizim kaldığımız evin durağına otobüs yaklaştığı anda anda inmeye karar veriyoruz :D Tabi bu biraz satış gibi oldu. Millet söyleniyor, nereye falan diye ama anlatacak zamanımız yok. Otobüs kalktı kalkacak. Onların şaşkın bakışlar altında atıyoruz kendimizi otobüsten dışarı. Durak ile ev arası yürüyerek 5 dakkika olmasına rağmen eve gelene kadar donumuza kadar ıslandık :D Evde yine bir kaç kişiyi yatıyor halde buluyoruz, Onların üstünden ceylan gibi sekerek :D kendi yerimize geçip yatağımızı kuruyoruz. 


---------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Arkadaşlar bir kaç saat sonra Rio 'dan ayrılıp İlha Grande adasına gidiyoruz. Kalacak yerimiz olmadığından çadır kurucaz gibi görünüyor. Bu neden ile internet erişimimiz olamayacağından 2-3 gün yazamayabiliriz. Bilginize.. 

Burak&Muzaffer

--------------------------------------------------------------------------------------------------------------

11. Gün (21.08.2013)

İlha Grande ' den Selamlar .. )


Merhaba arkadaşlar, Rio 'dan ayrılalı 2 gün oldu, Rio 'da ki son 2 günümüzü internet erişim probleminden dolayı yazamadık, kısaca özetlemek gerekirse son 2 günümüz Copacabana ve İpanema plajlarında deniz, kum, güneş şeklinde dinlenmeyle geçti. Birazda devam edeceğimiz rota hakkında ön çalışma yaptık. Başka bir aktivite olmadı.
 Claudio 'nun evinde ki son gecemizde, evde  (1)Romanyalı, (5)Türk, (1)Bolivyalı, (1)Arjantinli, (1)Kolombiyalı, (1)Brezilyalı, (1)Yunanistanlı ve (1)Ekvatorlu olmak üzere tam 12 kişi uyuduk :) 1 oda 1 salon 45m2 olan ev resmen mülteci kaçıran teknelerinin saklı alt kamaraları gibiydi :D 



Kalkar kalkmaz bizim yola çıkmamız gerektiği için hızlı bir şekilde ayaküstü birşeyler atıştırıp herkesle vedalaşıp Rio 'daki evimizden :P ayrıldık. Baya benimsemişiz bu mahalleyi, mahalle esnafına da selamlarımızı esirgemeyip hızlı bir şekilde durağa yürüdük. Otogara giden ilk otobüse atladık. (Kişi başı 2.75R), Normalde 20 dakika süren yol, trafik nedeniyle yaklaşık 50 dakika falan sürdü.





 Angra 'ya giden 11 otobüsünü kaçırdığımızı düşünüp üzülürken zaten saat 14:00 a kadar olan bütün otobüslerin dolu olduğunu öğrenmemiz biraz içimizi rahatlattı. Fakat bu Angra 'dan İlha Grande adasına ucuz olan(4.5R) büyük Feribot 'u kaçırdığımız anlamına geliyordu ve bize baya pahalıya mal olacaktı.
Angra; İlha Grande adasına geçiş yapılacak olan sahil kasabası olduğundan otobüs biletinizi bir gün öncesinde almanızda yarar var. Aklınızda bulunsun İlha Grande adasına Angra 'dan hafta içi hergün 15:30 'da Haftasonu ise 13:30 'da normal Feribot var ve fiyatı 4.5R, ucuz Feribot 2 saatte gidiyor. Ama bunları kaçırırsanız ara seferleri, özel hızlı botlar veya normal tekneler ile yapabilirsiniz ama fiyatlar 5-6 katı kadar yüksek 25-35R arasında değişiyor.
Saat 14:00 da bindiğimiz Rio - Angra otobüsü tam 3 saat sonra Angra 'ya ulaştı. Otogardan çıkınca taksiler kapıda sıralı bekliyor. Angra otogardan Feribot limanı yaklaşık 3-4 km eğer kalabalık değilseniz taksiye binmenize gerek yok. Otogardan çıkınca sola doğru ilerlediğinizde karşınıza çıkan yolun karşı tarafından 2.90R para ödeyerek Feribot limanına giden belediye otobüslerine binebilirsiniz. Taksi ücretini bilmiyoruz ama duyduğumuza göre 15R civarıymış.
Biz limana ulaştığımızda kararsız kaldık çünkü ucuz Feribotu çoktan kaçırmıştık. Ya 1 gece Angra 'da çadır kurup konaklayacaktık ve ertesi gün 15:30 daki ucuz Feribota binecektik ve böylece 1 gün kayıbımız olacaktı yada kişi başı 35R verip hızlı botla adaya geçecektik(30 dakika).
Claudio 'nun evinde tanıştığımız bizim gibi Couchsurfing le gezen Brezilyalı Emly 'nin bizi hafta sonu için Belo Horizonte 'a davet ettiği ve evinde konaklamımızı sağlayacağı için gün kaybetmek istemedik ve hızlı bota binmeyi(kişi başı 35R) zorunlu tercih ettik.
Yaklaşık 15 kişilik büyük bir hızlı botla adaya 30-40 dakika süren bir yolculuk sonunda ulaştık. Dalgalar ara ara botun içini yıkıyor ve yürekleri hoplatıyordu :D Etihad havayolları sağolsun, güzel polar battaniyeleri bizi botta serin rüzgarlardan koruyarak aynı zamanda ıslanmamızıda engelledi :) Adaya ayak basar basmaz gözlerimiz çadır kuracak bir yer arasada ne bir çadır kuran görebildik nede kuracak uygun bir yer bulabildik. Tekneden inince Plajın sol sonuna doğru yürümeye başladık. İmkansızlıklar dan ve havanın kararmış olmasından dolayı uygun olmayan bir kaç yerde çadır kurma çabamız olsada sonuç vermedi :D Biraz daha ilerledikten sonra Plajın sonlarına doğru satılık yada kiralık olduğunu tahmin ettiğimiz mükemmel bir arazi bulduk, hemen önü boylu boyunca plaj.

Bir birimize bakıp çok şanslı olduğumuzu düşündük ve buraya hemen çadırımızı kurduk.


Sonra çok aç olduğumuz için adayı dolaşmadan önce yolluklarımızı çıkarıp birşeyler yedik. Komşu arazide çeşmede olduğu için herşey çok iyi gidiyordu. Yemekten sonra önemli olan pasaport, para ve elktronik eşyalarımızı heybede yanımıza alarak adayı dolaşmaya çıktık.



İlha Grande adası gerçekten pahalı ve büyük bir ada. 3-4 noktaya gidilen ve snorkell, yüzme vs yapan tur tekneleri kişi başı 50R, en basitinden orta boy pizza fiyatları 35R, mekanlarda bira 8-10R, Nutella Türkiye 'de ki küçük boylardan 16R, Ekmek 500gr 8.5R. diye gidiyor fiyatlar. Fiyatlar böyle olunca bizde bakkaldan 1 kutu bira alıp(4R), turu çok uzatmayalım dedik :D Evli evinde gerek diyerek çadırımıza geri döndük. Geri döndüğümüzde yatmadan önce birşeyler yemek için yolluklarımızı çıkardığımız sırada arsa sahibi sandığımız çok hızlı ama sadece portekizce konuşan adam bizi buradan kovdu :D Israrla kim olduğunu ve neden bizi kovduğunu sorsakta anlaşamadık. Sadece polis lafını anlayınca çok uzatmayalım bari kapının girişine koyalım diye karar alıp, Çadırı hiç bozmadan arsa kapısının hemen önüne taşıdık :D Eeee plajada kimse karışamazya. Adamın duvarınada dayamadık çadırı arada 2 parmak boşluk bıraktık :D ve keyifle yattık uyuduk. Tabi sabaha karşı soğuk bir kaç kere bizi uyandırıp rahatsız etsede bir şekilde sabahı bulduk :) Soğuktan donan bir gecenin ardından, sabah güneşinin altında hamam gibi olan çadırımızdan çıkasımız gelmedi :D

Bu arada Muzafferin uyandıktan sonra çektiği ilk fotoğraf :D Gecenin soğuğunda doğru düzgün uyuyamayınca sabah güneşinin sıcağında nasılda uyuyomuşum :D Üzerimde ki Etihad havayollarının polar battaniyeleri olmasa yanmışız biz.




Aşağıdaki ilk fotoğrafta VENDO yazan tabelanın olduğu bahçe ilk çadırı kurduğumuz bahçeydi :) 2. fotoğrafta dün gece çadırı kurduğumuz sonrada kovulduğumuz behçenin içi :D Çamaşır ipi bile vardı hayaller kurmuştuk, Komşunun çeşmede çamaşırlarımızı yıkayıp ipe dizeriz diye ama olmadı :D




Zeynep 'in verdiği ton balığı ile hemen yanıbaşımızdaki kayalıklarda sabah kahvaltımızı yaptıktan sonra bir kaç yere daha tur fiyatı sormak için merkeze doğru yürüdük. 



Burada Asyadaki gibi pazarlık işlemiyor 50R tur ücretinden en fazla 45R ücrete düşüyorlar daha fazlası imkansız gibi bişey.  Bizde 2 kişi bu paralar çok olacağı için bir kano kiralayıp adanın çevresini kol gücüyle gezmeye karar verdik. Zaten Rio 'dan baya bir antremanlıyız spora ;) Bu cesaretle gün boyu 2 kişilik kanoyu kiraladık(50R).
Önemli eşyalar, olta ve yiyecek malzemelerinide yanımıza alıp diğer eşyaları dün geceki gibi çadırda yanlız bıraktık. Ve Atlantik Okyonusunun maviliklerine açıldık. 



Önümüzde demirleyen bazı teknelerin altından balık yemi yapmak için midye sökerek yola devam ettik. Adanın güzel bir koyunda biraz mola verip snorkel ile su altı taraması yaptık. Yer yer çupraya benzer balık sürüleri görünce akşam için biraz balık yakalıyalım diyerek koydan ayrıldık. Biraz açıkta demirleyen bir tekneye kendi kanomuzu sabitleyerek ilk atışımızı yaptık veee hoooooppppp kocaman bir balık :D Tamam dedik akşama balığa doyacağız. İlk atışta bu geldiyse, akşam pazarına ada da bir tezgazta biz açarız diye heyecana geldik. Balıktan vuracağız parayı :D



Ammaaaa bir daha oltaya değen bile olmayınca pembe hayallerimizi orada bırakıp başka bir koya doğru yol aldık :D Yolda ara ara denizi yoklasakta, kulaktan kulağa duyulmuş olsa gerek hiç bir balık oltalarımıza gelmedi :D Biz de İlha Grande 'nin güzel koylarında gezmeyi ve yüzmeyi tercih ettik. 





Bu şekilde geçen yaklaşık 5-6 saatin ardından koyumuza geri döndük. Geri dönerkende çektiğimiz aşağıdaki fotoğrafta, bizim denize nazır malikaneyi parmaklarımın ucunda görebilirsiniz :D



Kanoyu teslim ettikten sonra, akşam yemeği için süper markete uğrayıp birşeyler aldık. 


Tam çadırımıza geri geldiğimizde, çadırın başında duran 3 polis bize çadırın kime ait olduğunu sordu? Bizde bize ait olduğunu söyleyince toplamamız gerektiğini, adada özel kamp alanları hariç çadır kurmanın yasak olduğunu falan söyledi. Bizde tamam topluyoruz diyerek, birazda topluyormuş gibi numara yaparak olayı bir süreliğine geçiştirdik ve polisleri gönderdik. Buarada adada en düşük hostel ücreti 6 kişilik odalarda sadece bir yatak ücreti oluyor bu 35R :D 2 kişilik oda ücretide kahvaltı dahil 100-120R den başlıyor. Bizde bu paraları verecek durum olmadığından dolayı, bir yemek yiyelim sonra düşünürüz olmadı başka bir yere taşırız diyip sofrayı kurduğumuz sırada 2 polis daha çıka geldi :D Onlarda aynı şeyleri söyledi. Dedik paramız yok ormanamı kuralım diye, adamlar adanın her yeri yasak dedi. Sonra biraz şirinlik yapıp Türkiyeli olduğumuzu söyledik ve yarın sabah adadan ayrılacağımızı da ekleyerek muhabbeti biraz uzattık. Adam Türk olduğumuzu duyunca birazda hareketlerimiz sempati sağlamış olacak ki, bize ses çıkarmadan geceyi geçirmemiz için izin verdi. Ama başka polis görürse ne olur bilemem dedi ve bizi görmezlikten gelip gittiler. Bizde başka polisle denk gelmemek için hızlı bir şekilde yemeğimizi yiyip, küçük yuvamızdan uzaklaşmak zorunda kaldık.



Şu anda bu satırları Biergarten Hosteli 'nin bahçesinden yazıyoruz. Aklınızda bulunsun, yatak fiyatlarını sormadık ama çok güzel bir hostele benziyor. Bizde 1 tane 600ml bira aldık(8R) adamların internetinden 2-3 saattir faydalanıyoruz. Normalde internet kafede 15 dakikasının 3R olduğu bir adada 2 kişi 1 bira içip internetlerine çöktüğümüz için sanırım buradan da kovacaklar birazdan :D Neyse şimdi biz küçük çadırımıza neler olduğunu görmek için buradan ayrılıyoruz. Umarız çadırımız yerli yerinde duruyordur ve bu geceyide bir şekilde atlatırız. Yarın sabah 10 da adadan ayrılıyoruz ;) 

--------------------------------------------------------------------------------------------------------------

12. Gün (22.08.2013)
 
İlha Grande ' den Selamlar .. )


Dün gece çadırımıza dönerken bulduğumuz kartonları mat niyetine altımıza serdiğimizden dolayı yatak olarak kullandığımız uyku tulumunuda üzerimize örtünce önceki geceye nazaran daha az üşüyerek, serin serin yayla havasındaymışız gibi güzel bir uyku çektik.
Sabah güneşi çadıra vurduğunda saat 7:30 a geliyordu, 8 deki hızlı bota yetişmemiz gerekiyordu çünkü sabah 9 da Angra 'dan Bella Horizone 'a gidecek otobüse son dakka bilet alıp zaman  geç vakite kalmadan Bella Horizone 'a varmayı düşünüyorduk. Hızlı bir şekilde çadırımızı toplayıp limana doğru koşar adımlar ile yürüdük,



 

Limana vardığımızda saat 8 ' e 5 vardı. Ama hızlı bot hala ortalıkta yoktu. İskeledeki görevliye sorduğumuzda 8:15 gibi kalkacağını söyleyince bizim planlar suya düştü çünkü bot Angra 'ya 30 dakika gibi bir sürede geçiyordu ve oradan Angra otogarına geçmemizde 15-20 dakikayı bulacaktı. Durum böyle olunca kıl payı otobüsü kaçırmış olacağımızdan 10 'da ki ucuz Feribot ile gitmeye karar verdik. Yaklaşık 2 saat kadar vaktimiz vardı, bu süre içinde kahvaltı yapmaya ve nemli çamaşırlarımızı kurutmaya zaman bulmuş olduk.


Kahvaltı menümüz çok zengin, 2 gündür yine sefillerdeyiz :D Etihad havayollarından kalma bir kaç tereyağı, zeytin ve fırından aldığımız 1R lik fırınlanmış bayat ekmek dilimleri :D Ha birde 2 miz için 1 bardak kahve kahvaltı sonrası keyif sigaralarıyla içmek için :D





Her şey güzel keyfimiz yerinde, ben fırına bayat ekmek dilimleri almaya gittiğimde, bize bir gece çadır kurmamıza izin veren polis gelmiş, bankın üzerine serdiğimiz çamaşırları görüp Muzafferi 'de farkedince gülerek bunlar sizemi ait diye sormuş :)) ,Muzafferde 10 'da adadan ayrılıyoruz deyince gülerek gitmiş, Adam buradan gideceğimize sevinmiş olmalı:D


Saat tam 10 'da kalkan Angra feribotu(4.5R) tam 1.5 saat sonra Angra limanına ulaştı.








Feribottan en son inen biz olduk. Bu arada Brezilyaya geldiğimizden bu yana suya hiç para vermedik.


Genelde otogarlardaki su sebillerinden su stoğumuzu yaparak devam ediyoruz. Feribotun soğuk su sebilinden su şişelerimizi doldurduktan sonra limanda balıkçı teknelerinin büyük kamyonlara balık yüklediğini gördük, hemen bi torba çıkarıp yanaştık yanlarına, Türkiye 'de bir çok kez, sabah gelen büyük balıkçı gemilerinin limana vardığında orada olanlara bedava balık dağıttıklarını görmüştüm. Burda da aynı olay işliyormu diye bi yoklayalım dedik, sağolsunlar bize torbayı balıkla doldurup geri verdiler.



Limandan kıyıya doğru yürürkende sağdan soldan biraz odun tahta falan topladık, Kıyıdaki kayalıklarda ateş yakıp balık yiyecektik. Kıyıda ateş yakacak yer ararken orada yaşayan evsiz insanların bize seslendiğini gördük, elimizdeki odunları ve balıkları görmüşler, kendi derme çatma ocaklarında ateş yakabileceğimizi işaret diliyle anlattılar. Bir anda 5-6 kişi olunca balığın yetmeyeceğini düşündüğümüzden daha fazla balık gerektiğini düşündük, Muzaffer ateş işleriyle uğraşırken ben elime bir kese alarak balıkçı gemilerinden biraz daha balık istemeye gittim. Geldiğimde ateş hazırdı, hatta ilk parti balıklar, kola tenekelerinin ve alüminyum tabakların içinde farklı bir stille pişmeye başlamıştı bile. 







Brezilyalı evsiz arkadaşlarımızdan balık pişirmenin değişik yöntemlerini öğreniyorduk :D Sağdan soldan bulunan kola tenekeleri ve alüminyum tabaklar önce suyla hafif durulanıyor sonra içlerine balıklar yerleştiriliyor ve ateşe bırakılıyordu:D Herşey çok iyi görünüyor tek endişemiz biraz hijyen ama onunda yüksek derece ısıda sorun yaratmayacağını düşünüyoruz:D
Sonra kara bir tavaya biyerlerden buldukları yağ şişesinden kalan son damla yağı boşaltıyorlar. Bize yağ soruyorlar ama yağımız malesef yok, olan ile idare edeceğiz artık yettiği kadar:D



Balıklar muhteşem, zaten daha tutulalı bir kaç saat olmuş tazecik ve lezzetine diyecek yok, 3 farklı pişirme stiliyle soframızı şenlendiriyorlar:))

Balık faslından sonra arkadaşlarımıza veda ederek oradan ayrılıyoruz. Otogara, otobüse para vermemek için otostop yaparak gitmeye karar veriyoruz. Ama küçük çaplı otostop girişimimizde, araç sahiplerinden gerekli verimi alamayınca 30-40 dakika yürüyerek otogara ulaşmış oluyoruz.




Sabah 9'da ki Angra - Bello Horizone otobüsünü kaçırdığımızdan dolayı ilk Rio otobüsüne bilet alıyoruz(2 kişi 81R) 2 saat 45 dakika yolculuktan sonra akşam 17:45 Rio 'dayız. Otobüsten iner inmez ilk Bella Horizone otobüsüne(18:00) bilet alıyoruz. Yaklaşık 6-7 saat sürecek olan yolculuk yoğun Rio trafiğinden dolayı 8.5 saat sürüyor. Bella Horizone 'a vardığımızda saat gecenin 3 üne yaklaşıyor. Hemen bir taksiye atlıyoruz(10R). Emily 'nin evi merkezde ve otogara yakın, yaklaşık 5-10 dakika içinde evdeyiz. Biraz muhabbet ettikten sonra yataklarımızı kurup uyuyoruz.
Bu arada Brezilyada her apartmanın 24 saat vardiyalı çalışan görevlileri var, ayrıca yüksek katlı apartmanlarda asansör operatörleri çalışıyor. Görevleri sadece asansör kullanmak :))


--------------------------------------------------------------------------------------------------------------

13,14,15 ve 16. Gün (27.08.2013)

Belo Horizonte' tan selamlar.



Ada da geçirdiğimiz sefil ama eğlenceli 2 günden sonra rüzgar, bizi yine başımızı sokabileceğimiz bir eve attı :) Belo Horizonte' ta Emily' nin evindeyiz. 


Brezilyaya geldiğimiz günden beri şansımıza hiç konaklamaya para vermedik. Evine 2 gün diye gittiğimiz insanlar sağolsun bizi 5-6 gün misafir ediyor ve bunu onlar dile getiriyorlar. Claudio' ya yarın artık gidelim dediğimizde '' ama daha burayı görmediniz yarında buraya gideriz '' diyerek günümüzü uzatıyor. Emily de aynı şekilde, hatta Emily bırakın sadece misafir etmeyi bize Uruguay 'a gidiş yolunda konaklayabileceğimiz arkadaşlarının evlerini bile ayarladı. Yani Brezilyadan çıkana kadar 1 yer hariç 2 noktada konaklayacağımız ev şu anda hazır durumda :D 

Brezilya insanını gerçekten çok sevdik. Misafirperverlikleri ve cana yakınlıkları aynı Bizdeki gibi. Genelde 

tanıştığımız bütün Brezilyalılar Türkiyeyi tanıyor ve seviyor. Hemen muhabbete başlıyorlar. Emily' nin dediğine göre Brezilya da Hükümete karşı başlayan direniş hareketleri Türkiye' deki Gezi Parkı Direnişinden sonra başlamış. Bunun da etkisi olsa gerek Türkiyeye karşı bir sempatileri var. 


Başka bir konuya da değinmek gerekirse, Güney Amerika' ya gelmeden önce gezi forumlarıdan ve normalde tanıdığımız bir çok arkadaş, Brezilya ve Venezüella başta olmak üzere tehlikeli ülkelerin bulunduğu bir coğrafyada olacaksınız, kendinize dikkat edin, yanınızda fazla para taşımayın gibi uyarılarda bulunmuştu. Mutlaka doğruluk payları vardır. Çünkü buralarda çok fazla evsiz ve fakir insanı sokaklarda görmeniz mümkün ve her birinin ayrı ayrı kendine ait mekanı var yani evsiz birini her gece aynı sokaktaki yattığı yerde görebilirsiniz, herkes bu duruma alışmış bir zararları var gibi görünmüyor, hatta bazen süpermarket kapısında alışveriş yapanlardan ekmek vb ucuz yiyecek malzemesi istiyorlar genelde çoğu insan da yardımda bulunuyor.
Ya bizim şansımızdan yada gerçekten abartıldığı kadar tehlikeli olmayışından başımıza hiç bir olumsuz olay gelmedi. Bizim başımıza gelmediği gibi böyle bir olaya ne şahit olduk nede duyduk. Burada gecenin çok geç saatlerinde hatta sabah karşı bile,  Claudio yanımızda olmadan Rio de Jenerio sokaklarında Lapa'dan Santa Teresa' dan eve bisikletle veya yürüyerek döndüğümüz zamanlar oldu veya Angra' da marihuna ve alkolden kafaları bi dünya olan evsiz insanlar ile birlikte oturup yemek yedik birlikte zaman geçirdik aynı dili bile konuşmadan bir paylaşımda bulunduk. İlha Grande' de yanımıza sadece önemli eşyalarımızı alıp geri kalan neyimiz var ise çantalarımızla birlikte çadırda bırakıp saatlerce gezdik dolaştık. Bunlara daha çok ekleyebilirsiniz. 


Brezilya' da marihuna illegal ama herkes bunu sigara gibi tüketiyor, bunu çok rahat görebilirsiniz. Emily' ye sordum, ''Burada herkes marihuna içiyor polis yanımızdan geçerken, içenler sadece avuçlarının içine alıyorlar ama kokusu belli ediyor, polis anlamıyormu?'' diyorum. Emily, ''Marihuna burda illegal ama içenlere tutuklama veya her hangi bir cezası yok diyor, polis görürse sadece kızar ve seni gönderir, ancak üzerinde fazla miktarda bulundurursan veya satıcıysan tutuklanırsın'' diyor. Ee durum böyle olunca gece hayatında neredeyse bütün gençlerin elinde sigara gibi marihuna lar eksik olmuyor.  Ama bu şekilde bile ne birbirini rahatsız eden nede kavga eden insanlar gördük etrafta. Herkes kendi halinde eğleniyor. Herkes mutlu. 16 gündür cebimizde 800 dolar para ile dolaşıyoruz, ATM den para çektiğimiz için dolarları bozdurma gereği duymadık . Sonuca bağlamak gerekirse siz yine tedbirinizi alın, değerli eşyalarınızı görünürde taşımayın, ıssız yerlerde cüzdanınızı çıkarmayın yani kısacası normal biri gibi davranın, paralı görünmekten kaçının ama korkmayın, buralar anlatıldığı kadar tehlikeli değil veya bize denk gelmiyor. O kadar sınırlarımızı zorlasakta bilmediğimiz sokaklarda gecenin 3 ünde kaybolsakta hiç bir sorunla karşılaşmadık;)


4 gündür Belo Horizonte' yız burası bizim için dinlenme ve eğlenme yeri gibi oldu :) Emily sabah 11:00-15:00 arası ailesinin restorantında çalışıyor, bizde gündüzleri 11-12 gibi kalkıyoruz, evde biraz pinekliyoruz, çamaşır yıkayıp asıyoruz vs.





Brezilyalı kız kardeşim Janaina sağolsun, elimde ütü salonda çamaşırlarımı ütülerken beni görünce hemen ütüyü alarak bütün giysilerimi ütüledi :)



Saat 14:30 gibi evden çıkıp Emily' nin ailesinin restorantına yemek yemeye gidiyoruz. Restorant ile ev arası çok yakın, çok merkezi bir yerde kalıyoruz. Emily sayesinde Brezilyanın çoğu lokal yemeklerinden de tatmış olduk :) Sonra 15:00 gibi Emily 'nin işi bitiyor. Birlikte çıkıyoruz, etrafı dolaşıyoruz. Akşamları küçük pup larda veya rack barlarda içip eğleniyoruz, müzik dinliyoruz. 



Geçen gün köprü altında yapılan çok kalabalık bir rep düellosuna gittik ve rep çilerin atışmasını izledik, sözlerden birşey anlamasakta ortamın ambiyansından olsa gerek çok eğlenceliydi :D.



Hafta sonu Emily çalışmadığı için arkadaşlarıyla bize Belo Horizonte çevresini gezdirdi. 


Sonrasında çok keyifli bir barbekü partisine gittik. Bir tekel bayisinin stoğu kadar bira içildiğini ilk kez burada gördük:D Yani kısacası burda günlerimiz gayet güzel geçiyor ;) 


Dün akşam yemeğini biz hazırladık. Soğanları doğrarken ağlamamak için gözler korunmalı :D

Menüde Ciğer tava, Köfte ve RAKI (Asil Ergenoğlu' ndan :))




Bu akşam Brezilyalı bir arkadaşımızın doğum günü partisi vardı :D Son fotoğraflarda oradan olsun. 



---------------------------------------------------------------------------------------------------------------

17. Gün (28.08.2013)
 
Belo Horizonte' tan selamlar :)


Bu gün İnhotim gidiyoruz. Burası dünyanın önemli küratör leriyle çalışan ve dünyanın bir çok yerinden önemli sanatçıların, sanat eserlerinin sergilendiği çok büyük bir açık hava müzesi. Bazı eserler kapalı mekanlarda sergilenirken. Bazı eserlerde ormanın içlerinde saklı ve ancak toprak patikalardan yürüyerek ulaşabiliyorsunuz. Ayrıca park içinde bir kapalı birde açık yüzme havuzu var mayonuzu götürmeyi unutmayın. Ben yanımda şort mayo götürmemiştim ama oraya gittiğimizde görevli, normal şort lada yüzebilirsin deyince bende öyle yaptım .)



Buraya gitmek için Belo Horizonte otogarından (Brezilyada otogara ''Rodovıaria'' deniliyor) Sabah 9:30 da kalkan ve 16:30 da geri dönen Sarıtur firmasının gidiş dönüş biletlerinden kişi başı 32R ödeyerek ulaşabilirsiniz. Hafta sonları ve tatil günlerinde dönüş saati 17:30 oluyor.  Yol yaklaşık 1.5 saat sürüyor. İnhotim 'e giriş ücretleri haftaiçi Öğrenci/ 15R , Tam/ 20R . Hafta sonları ve tatil günleri 28R. Salı günleride ücretsiz. Daha detaylı bilgi için aşağıdaki linki ziyaret edebilirsiniz. İngilizce dil seçeneği mevcut.
             
                                                             
                                                   http://www.inhotim.org.br/





Brezilyada çoğu sanat galerilerinin ve müzelerin haftanın bir gününde ücretsiz girişleri var. Eğer bunları gitmeden internet sitelerine bakarak öğrenirseniz bu konuda tasarruf yapmış olursunuz. Mesela biz bilmiyorduk eğer buraya dün gitseydik 30R para cebimizde kalcaktı ve bu bizim günlük bütçemizin neredeyse yarısı.

Burada geç vakitlerde kalkmaya baya alışmış olmalıyızki sabah saat 8 'de uyanmamız gerekirken 8.30 'da ancak kalkabildik :) Hızlı bir şekilde evden çıkarak fırına gidip gün içinde yiyebileceğimiz bişeyler aldık. İnhotim 'in içinde kafe ve restorantlar bulunuyor fakat baya pahalı, Emily bizi bu konuda uyarmıştı. Örnek vermek gerekirse bizim sabah kahvaltısı ve öğlen yemeği için aldığımız kıymalı çiğ böreklerler ve peynirli kremalı pohaçalar 2 kişi için 8R tutarken İnhotim 'in içinde ki bir kafede küçük bir hamburgerin fiyatı 10R ;)
Emily 'nin evi Belo Horizonte 'un merkezinde(Centro) ve otogara çok yakın olduğundan dolayı otobüse para vermemek için yürümeyi tercih ettik. Yaklaşık 20 dakika da otogara/ rodovıaria ulaştık ve İnhotim 'e gidiş dönüş biletlerimizi aldık. F numaralı perondan kalkan otobüse bindikten yaklaşık 10 dakika sonra uyuya kalmışız:) Tam 1.5 saat sonra İnhotim 'in büyük açık otoparkındaydık.





Resepsiyon dedikleri gişelere yaklaşık 2 dakika yürüyerek ulaşıyorsunuz. Gişelerde biletinizi aldıktan sonra kolunuza bileklik takılıyor ve harita veriliyor. Alan büyük ve eğer yürümeye üşeniyorsanız sizi golf arabası kişi başı 20R karşılığında gezdirebiliyor. Bizce hiç gerek yok eğer gücünüz kuvvetiniz yerindeyse yürüyerek gezmek çok daha keyifli, sık sık dinlenebileceğiniz çok güzel alanlar mevcut.



İçerde birbirinden farklı, birbirinden ilgiç değişik eserler ve aktiviteler var. Eğer Belo Horizonte 'a gelirseniz mutlaka burayı dönmeden geri dönmeyin. Gerçekten görülmesi gereken, çok keyifli zaman geçireceğinizi garanti edebileceğimiz bir yer.





Aşağıdaki fotoğraflar sadece bunlara bir kaç örnek oluşturabilir, kapalı mekanların hemen hemen hepsinde fotoğraf çekmek yasak ve buralarda çok enteresan ses efektleri duyabilir, değişik eserler ve enteresan dinlenme odaları görebilirsiniz. Fotoğraflardan bazıları çeşitli sitelerden alıntıdır.





------------------------------------------------------------------------------------------------------------
18. Gün (29.08.2013)

Belo Horizonte' tan selamlar :)

Bu gün küçük bir plan değişikliği oldu :) Normalde sabah erkenden kalkıp Belo Horizone 'a yaklaşık 1.5 saat mesafede olan tarihi şehir Ouro Preto 'ya gidecek, oradan da akşam otobüsüyle Sao Paulo üzeri Uruguay 'a doğru gidiş için, bir kaç aktarmalı uzun bir yolculuğa başlayacaktık. Ancak sabah kalkmamız gereken saatte kalkamadığımız için bizde bu günü Belo Horizonte Hayvanat Bahçesin de geçirmeye kararverdik :D. Akşam 22:00 'da Belo Horizonte 'tan ayrılacağız artık Uruguay 'a doğru yolculuğumuz başlayacak.

Öğlene doğru ancak uyanabildik. Burası bizi iyice tembelleştirdi :))
Kalkıp hazırlandıktan sonra yemek yemek için Emily 'lerin BİG BEEF adlı restorantına gittik. Güzelce karnımızı doyurduktan sonra Emily bizi Hayvanat Bahçesi 'ne giden otobüslerin geçtiği durağa bırakarak bize veda etti. Ayrıca sağolsun Emily hergün bize restorantlarından yemek yedirdi. Akşam içinde paket yaptırdı. Böylece yemeğe ve konaklamaya para kaçırmadık ;)







Hayvanat Bahçesi 'ne giden otobüslerin üzerinde ZOOLOGİCO yazıyor. Centro 'dan giden otobüsün numarası 4403A, bunlar normal belediye otobüsleri ve fiyat kişi başı 2.65R. Yol Centro 'dan yaklaşık 1 saat sürüyor. Hayvanat bahçesi giriş ücreti 2R, çok ucuz :) İçerde birde Akvaryum bölümü var çok büyük olmasada yinede gitmişken orayadan girilmeli, Akvaryuma girerkende 5R ücret ödüyorsunuz ;)







Hayvanat Bahçesinin en ilgi çeken üyesi Goril ailesi olsada biz malesef onları göremedik. Barınaklarında ki bambu ormanının içinden, o kadar beklememize rağmen çıkmadılar:)

Bahçe çok bakımlı olmasada tür çeşitliliği bakımından gayet tatmin edici. Ayrıca eski bir bahçe ve orman içinde olduğundan dolayı huzurlu bir gün geçirmek için gayet ideal bir seçim olabilir.




---------------------------------------------------------------------------------------------------------------

19. Gün (30.08.2013)

Sao Paulo' dan selamlar :)

Sabah 7 gibi Sao Paulo' ya geldik. Gece otobüste donduk desek yeridir. Böyle bir soğuk olamaz! Otobüsün üst kapak havalandırmalarından içeriye resmen buz gibi hava yağdı. Üzerimizdeki Etihad Hava Yolları 'nın battaniyeleri hiç etki etmeyince dona dona bir otobüs yolculuğu geçirmiş olduk. Normalde buradan bilet alıp 07:45 otobüsüyle Brezilyanın Atlantik Okyanusu kıyısındaki ünlü ve turistik şehirlerinden biri olan Florianópolis 'e gidecektik.  Emily bize burada yaşayan bir arkadaşının evini ayarlamıştı. Hafta sonunu burada geçirdikten sonra buradan Uruguay sınırına nispeten yakın olan Porto Alegre şehrine geçecek ve orda yine Emily 'nin bir arkadaşında 1 gece konakladıktan sonra ertesi gün Uruguay 'ın  Montevideo şehrine doğru yol alacaktık. 

Fakat otobüsten inip bilet gişelerinin olduğu kata çıktığımızda Arjantin  Buenos Aires bileti satan gişeyi görünce birden fikrimizi değiştirerek, Buenos Aires 'e gitmenin daha heyecan verici olabileceğini düşündük:D Ayrıca daha önce hiç 40 saatlik otobüs yolculuğu yapmamıştık. Bu kadar uzun bir otobüs yolculuğun değişik bir tecrübe olacağını ve bunu denememiz gerektiğini düşünerek kişi başı 319R 'e biletlerimizi aldık :) Rotamız ve planımız bir anda değişmişti :D Böyle değişiklikler arada olmalı. Uruguaya gidecekken Arjantin sol kulvardan atak yapınca rotayı bir anda Buenos Aires 'e çevirmek heyecen verici :D Ayrıca dün geceyi de otobüste geçirdiğimizi düşününce Arjantine vardığımızda toplamda son 3 gecemiz otobüste geçmiş olacaktı ve bu bizim için 2. bir rekordu :D

Biletimizi 22:30 otobüsüne almıştık. Sao Paulo 'da beklememiz gereken yaklaşık 14 saat zamanımız vardı. Büyük sırt çantalarımızı çanta başı 9R ödeyerek emanete bıraktıktan sonra, kişi başı 3R ödeyerek metro ile şehir merkezine gittik. Katedralin olduğu çıkıştan çıktığımızda sol tarafımızda harkülade bir katedral duruyordu. Önünde de Sao Paulo ya ismini veren şahsın heykeli.


Burada bir kaç foto çekindikten sonra Katedralin sağ tarafında yoğun bir kalabalık gördük. 2. el ayakkabı, mont, kazak, pantolon gibi üst baş ürünleri satılıyordu. Türkiyeden gelirken yanımda getirdiğim kazağımı Claudio 'nun evinde unuttuğumdan ve mevsim itibariyle akşamları gerçekten soğuk olduğundan dolayı, bir amcadan 3R e sıcak tutacağına inandığım kırmızı 2. el bir kazak satın aldım:)


Yolculuğun ilerleyen zamanlarında özellikle Bolivyanın yüksek kesimlerinde monta da ihtiyacımız olacağı için birazda mont bakındık ama istediğimiz standartlarda mont ne yazıkki bulamadık. 2. el pazarında 3R e kazaklar, 5-10R e kapşonlu polarlar ve 10-20R e güzel ayakkabılar ve montlar bulabilirsiniz. Aklınızda bulunsun:D


Katedralden aşağıya doğru Mc Donalds' ın önündeki yoldan indiğimizde İzmir Çankaya gibi bir caddeye çıktık. Bu caddenin üzerinde ne ararsanız bulabilirsiniz, hatta Çankayaya benzer caddenin sonundan sağa döndüğünüzde paralel sokakta aynı İzmir Kemeraltı veya İzmir  Gıda çarşısı gibi, toptan malzeme satın alabileceğiniz bir sürü toptancı dükkanları var. Hatta dünyanın çeşitli yerlerinden değişik ürünler satan bir dükkanda Türkiyeden getirilme avuç içi kadar nazar boncukları(29R), değişik ebatlarda 4 parçalık bakır cezve seti(239R)ve 6 bardaklık bir çaybardağı takımı(159R) bile gördük. Fiyatları görün kaç katı fiyatlara satıyorlar. :D Ama adamlarda haklı binlerce km öteden getirmişler koymuşlar vitrine diyecek söz yok :D Ayrıca 18 gündür Brezilyanın çeşitli yerlerinde bulunduk ama ilk defa burada 5-6 tane dönerci büfesi gördük. Ama adı döner veya kebap değil. Farklı bir ad takmışlar ama aynı bizim bildiğimiz döneri küçük ekmeklere yapıp 2.5R ten satıyorlar ve ciddi anlamda bir müşteri potansiyelleri var. İşletenlerin hepside Brezilyalı.




Buralarda 2-3 saat gezdikten sonra wifi bağlantısı olan bir yer bulup oturalım, dün geçirdiğimiz günün yazılarını Bloga ekleyelim dedik. Koca Sao Paulo şehir merkezinde Mc Donalds 'ta dahil olmak üzere wifi bağlantısı olan bir yer yok :) 1 saat kadar aradıktan sonra sonunda wifi olan bir yer bulabildik ama burada da bir sorun var. Ne telefon nede PC internet bağlantısı kurabiliyor. Adamlar modemi açtı kapattı bişeyler yaptı ama değişen bişey yok bir türlü bağlantı sağlayamadık. Orada 2 kahve içip(toplam 8R) başka bir yer bakmak için tekrar aramaya koyulduk. Şansımıza yakınlarda wifi bağlantısı olan kafe restoran tarzı biryer  daha bulduk hemen oturup bir mocha birde sıcak çikolata grande söyledik (9.5R). Bu şekilde yapmanız daha karlı çünkü Brezilyada internet kafeler çok pahalı 15 dkk sı 3R 'ten başlıyor. En düşük gördüğüm internet kafe ücreti saati 7R :D Yanınızda PC nin veya Ipad benzeri bir cihazınız varsa ve bizim gibi yapmanız en mantıklısı. İnternet kafede 1 saatine ödeyeceğiniz paraya 2 kişi  kahve ikramıyla birlikte saatlerce internete sahip olabilirsiniz. Bizde öyle yaptık. Gezmekten yorulmuş ve daha Arjantin Buenos Aires otobüsümüzün kalkmasına daha çok zamanımız olduğu için kafe kapanana kadar oturup internette takılarak zaman geçirdik. Blog yazdık, eş dostla görüştük, rotamız ile ilgili ufak tefek planlar yapıp yol düzergahını inceledik. Kafe saat 19:00 gibi kapanırken de toplanıp çıktık.

Biraz etrafı dolaştık. Karnımız çok acıkmıştı ve bişeyler yememiz gerekiyordu. Zeytinimiz ve ekmeğimizde de büyük çantalarımızın içinde otogar emanetindeydi. Tam gidelim birazda otogarda zaman geçiririz hemde bişeyler yeriz diye düşünürken, Katedralin önünde, klisenin evsizler için yemek dağıttığını gördük. Tam kendi kendimize bu yemekler evsizlerin hakkı, yemeyelim derken, beyaz kıyafetli teyzenin biri bizimde halimizden şüphe etmiş olmalıki elimize yarısı kesik karton meşrubat kutularından tutuşturuverdi :D Artık yapacak bişey yok, içinde makarna, mercimek, patates vs gibi çeşitli malzemeler bulunan bulamaç çorba tarzı yemeği afiyetle mideye indirdik ve akşam yemeğimizide şansımıza bedavaya getirmiş olduk.


Maşallah şansımız çok iyi gidiyor 2 Sefil diye 3-5 kuruş parayla yola çıktık ama şu güne kadar sefillik çektiğimiz gün sayısı 4 'ü geçmez :D Yemekten sonra biraz klisenin düzenlediği geceyi izledik şarkılar söylendi danslar edildi keyifli bir atmosfer vardı. Böylece zamanımızda sıkılmadan gayet keyifli bir şekilde geçmiş oluyordu. Eğlence sonunda yine tatlı, ekmek ve muzdan oluşan bir kumanya dağıttılar ama etrafta ciddi anlamda bir evsiz ordusu olduğu için o kumanyadan almak istemedik ve metroya binerek 5-6 durak ötedeki otogara doğru yol aldık. Otogara vardığımızda otobüsümüzün kalkmasına 1 saat kalmıştı. Birazda otogarda vakit geçirdikten sonra saat 22:30 otobüsüyle 40 saatlik Brezilya/ Sao Paulo 'dan Arjantin/ Buenos Aires 'e olan yolculuğumuz da başlamış oldu.

---------------------------------------------------------------------------------------------------------------

20. Gün (31.08.2013)

Bu satırları otobüsten yazıyoruz. 16 saati geride bıraktık. Daha 24 saat saat yolculuğumuz var tabi bu süre trafik vs gibi faktörlerden dolayı uzamazsa :D


Yolculuk şu ana kadar sıkıcı geçmedi bol bol uyuyoruz, koltuklar çok rahat ayrıca üstümüz başımızıda sağlam giyindiğimizden üşümeden keyifli bir şekilde Arjantine doğru yol alıyoruz. 

Otobüs tamamen dolu olmadığı için arka tarafı bize ait gibi ikimizinde çifterli koltukları var ve evdeki yatağımızda gibi rahat bir uyku çekebiliyoruz. Aklınızda bulunsun nerede olursanız olun otobüs ve tren yolculuklarında, yanınızda uyku tulumunuz veya sizi soğuktan koruyacak koruyucu bir giysiniz mutlaka yanınızda olsun ;)



Uyandıktan sonra ilk mola yerindeki zengin kahvaltı menümüz zeytin ekmek :D Sular 40 saatlik otobüs yolculuğunun tek ikramı :D Buralarda böyle, otobüsten konfor dışında hiç birşey beklemeyin akşam yolculuklarında otogardan çıktıktan 5 dakka sonra bütün ışıklar kapatılır, Muavin veya ikram yoktur. Molalarda bile ışıklar açılmaz. Sessiz sakin yolculuk yapılır. Aslında gerçekten böylesi çok daha iyi 8-10 saat deliksiz uyuduğum ve kendi yatağımdaymışım gibi bin bir çeşit rüyalar gördüğüm otobüs yolcuğum bu otobüslerde gerçekleşti :D



---------------------------------------------------------------------------------------------------------------

                                                         BREZİLYA 'DAN BAZI FİYATLAR

Brezilya 'dan çıkarken sizinle bazı fiyatları paylaşalım. Brezilyaya gelmek isteyenlere bütçe hesaplamaları konusunda fikir verebilir.

1 Türk Lirası(TL) = 1.1 Brezilya Real(R) inine eşit. (Ağustos 2013 kuruna göre)

Rio de Jenerio - Sao Paulo arası otobüs bileti (6 Saat sürüyor) = 69R
Saç traşı = 15-25R
Rio/ Lapa 'da sokak partilerinde kutu bira = 5R
Markette Kutu BRAHMA bira = 2.2R
Angra' dan İlha Grande adasına Feribot(2-3 saat sürüyor) Feribot = 4.5R
Angra' dan İlha Grande adasına Hızlı Bot( 30-40 Dakika sürüyor) = 25-35R
Sardalya balık 1 kg = 2R
Magnum Dondurma = 5.5R
Sao Paulo - Buenos Aires Otobüs bileti = 319R
Sokakta Hamburger = 5R
Sokak Tatlıcısından içi çikolata dolu tatlı = 2R

Aşağıdaki fotoğraflarda fiyatlar görünecek şekilde çekilmiştir.











Et fiyatlarında; üst reyon Domuz eti, alt reyon İnek ve Koyun eti, alt reyonun sonlarına doğru Tavuk eti. Fiyatlar kg fiyatlarıdır. Et çok çok Ucuz.


Gezinin devamını ARJANTİN linkinden takip edebilirsiniz.











22 yorum:

  1. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  2. iste couchsurfing boyledir krdsm hep culturlu ve sicak kanli insanlarin kullanmasi gerekiyor.biz seni ozledik bir de fena sekilde kizkandik yaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa

    YanıtlaSil
  3. diacko.p benim abi mehradddddd

    YanıtlaSil
  4. Claudia beni misafir eder umarım. Not alıyorum :) takipteyim:)

    YanıtlaSil
  5. Güzel başlamışsınız, umarım keyifle devam eder :)

    YanıtlaSil
  6. Evet arkadaşlar her şey iyi gidiyor teşekkürler iyi dilekler için:) Şimdi kahvaltıdan kalktık birazdan bisikletlere atlayıp dağılcaz Rio sokaklarına :))

    Sevgi konuştum Claudia ile misafir edecek senide ;)

    YanıtlaSil
  7. harikasınız :)sanırım kendime idol olarak alacağım bazı insanlar oldu.

    YanıtlaSil
  8. Sarmaya 10 yıldızlı pekiyi

    YanıtlaSil
  9. BİZİM BAHÇEDEN KAPTIĞIN BİR VİRÜS O.....kaybettiğin fotoğrafları kurtarman için şu adımları izle....önce bilgisayarı tıkla-sol üst köşede DÜZENLE+altında klasör ve arama seçenekleri+görünüm+(altında)bilinen dosya türleri için uzantıları gizle...seçeneğinin kutusunu boşalt+(aşağıda)gizli dosya,klasör ve seçenekleri göster kutusunu doldur+(yine aşağıda)..korunan işletim sistemi dosyalarını gizle(önerilen)...seçeneğinin kutucuğunu boşalt...uygula ve tamam de ..+gelen uyarıya ok de....şimdi tekrar sd aç ve kart isminin altında gördüğün simgeyi çift tıkla kaybettiğin fotoğrafları göreceksin....hemen boşalt ve kartı biçimlendir OK...

    YanıtlaSil
  10. marmoset maymununa bayıldım gelirken bir tane istiyorum :) bu arada kıskanılacak kadar eğleniyorsunuz ;) takipteyim...

    YanıtlaSil
  11. Süper. Detaylı anlatım ve fotoğraflar harika.. Maymunlara bayıldım.. Lahana sarma tarifini de deneyeceğim :))

    YanıtlaSil
  12. güzel gezi, ilk gece fenaydı ama acil servis peh...


    virüs için http://en.kioskea.net/forum/affich-614057-virus-hiding-folders-files-in-memory-card

    YanıtlaSil
  13. Favela ları anlaman için imkanın olursa orada Tanrı Kent-City of god-Cidade de Deus isimli filmi izle kuzen... Gezinden daha zevk alacaksın.

    YanıtlaSil
  14. Kolaylıklar gençler. Seneye biz de aynı yolları arşınlayacağız :)

    YanıtlaSil
  15. Sağolun Arkadaşlar herşey çok iyi gidiyor ;)

    YanıtlaSil
  16. ortak dil ingizlicemi :) benim ingilizcem yok nasıl olcak böyle bir tura çıkarsam :S

    YanıtlaSil
  17. İngilizce yok denecek kadar az kullanılıyor :) İspanyolca biraz bilsen burda süper geliştirirsin . Ama dili problem etme çık yola ;) Yine Güney Amerikada olan bir arkadaşımız var Sevgi diye onun blogunu takip edebilirsin oda 0 ingilizce ve ispanyolcayla çıktı 7 aylığına yollara ;) Su akar yolunu bulur :)

    YanıtlaSil
  18. çok samimi içten bir paylaşım olmuş. demek ki neymiş az parayla da gezilebilirmişiz :)

    YanıtlaSil
  19. Çok teşekkürler =) Aynen öyle her bütçeye göre bir gezi şekli mutlaka vardır. Bizden de az parası olan bir çok insan var yollarda olan, günübirlik işlerde 2-3 gün çalışıp yoluna devam eden gördük. Herşey istemekte bitiyor ;)

    YanıtlaSil
  20. arkadaşlar süper bi gezi olmuş ... ilham verici :D

    YanıtlaSil
  21. Reyizler siz ne bedavacı adamlarmışsınız tebrik ederim :) Güzel bir yazıydı

    YanıtlaSil